Sodyum glutamat
ya da MSG olarak da söylenen monosodyum glutamat; doğal olarak en fazla meydana gelen nonesansiyel amino asitlerden biridir. A.B.D.Gıda ve İlaç Dairesi MSG'yi Genellikle Güvenli Kabul Edilir (GRAS) olarak
sınıflandırırken Avrupa Birliği de gıda katkı maddesi sınıfında sınıflandırılmaktadır.
MSG'nin HS kodu 29224220 olup E numarası E621'dir. MSG glutamatı, diğer
gıdalarda var olan tadınının aynısını vermektedir. Yazımda glutamat nedir, görevleri nelerdir, zararları nelerdir, vücutta ki rolleri nelerdir gibi sorulara cevaplar aradım.
Glutamat
Endüstriyel gıda üreticileri, diğer tatların genel algısını dengelediği, harmanladığı ve birleştirdiğinden MSG’yi aroma artırıcı anlamda pazarlamakta ve kullanmaktadır. Monosodyum glutamatın ticari adlarından bazıları AJI-NO-MOTO®, Vetsin ve Ac'cent bulunmaktadır.
Profesör Kikunae
Ikeda 1908 senesinde glutamik asidi yeni bir tat maddesi anlamında deniz yosunu
Laminaria japonica olan kombu'dan suyla çıkarma ve kristalleştirme yöntemi kullanarak ayrıştırmıştır ve bahsedilen tadı umami olarak adlandırmaktadır. Japon katsuobushi ve
kombu suyunun, o güne dek bilimsel anlamda tanımlanmayan ve tatlı, tuzlu,
ekşi ve acıdan farklı, kendine ait bir tadı olduğunu anlamıştır. Profesör
Ikeda, iyonize glutamatın umami tadını kanıtlamak için
kalsiyum, potasyum, amonyum ve magnezyum glutamat benzeri çok sayıda glutamat
tuzunun tat özellikleri üzerinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Tüm tuzlarda diğer mineraller sebebiyle belirli bir metal tadına ek olarak umami tadı ortaya çıkmıştır. Bu tuzlar arasında en fazla çözülebilen, yenilebilir lezzette ve kolaylıkla kristalize olanı sodyum glutamattır. Profesör Ikeda bu ürünü monosodyum olarak adlandırmış ve MSG üretim patentini almıştır. MSG'nin ilk kez piyasaya sürüldüğü zamandan bu yana MSG üç yöntem kullanılarak üretilmektedir: Peptit bağları ayırmak için bitkisel proteinlerin hidroklorik asitle hidrolizi (1909 -1962), akrilonitril kullanılarak doğrudan kimyasal sentez (1962 – 1973) ve (3) mevcut yöntem olan bakteriyel fermentasyon. Başlangıçta buğday gluteninin hidrolizde kullanılmasının sebebi; 100 gr proteinde 30 gr'dan fazla glutamat ve glutamin olmasıydı. Giderek artan MSG üretim talebini karşılamak için yeni üretim süreçleri üzerinde çalışılmıştır: kimyasal sentez ve fermantasyon. Poliakrilik elyaf sanayi Japonya'da 1950'li yılların ortalarında başlamıştır ve akrilonitril MSG'yi sentetik hale getirmeyi hedefleyen bir başlangıç materyali anlamıyla kullanılmıştır.
Glutamat'ın Tadı
Tüm tuzlarda diğer mineraller sebebiyle belirli bir metal tadına ek olarak umami tadı ortaya çıkmıştır. Bu tuzlar arasında en fazla çözülebilen, yenilebilir lezzette ve kolaylıkla kristalize olanı sodyum glutamattır. Profesör Ikeda bu ürünü monosodyum olarak adlandırmış ve MSG üretim patentini almıştır. MSG'nin ilk kez piyasaya sürüldüğü zamandan bu yana MSG üç yöntem kullanılarak üretilmektedir: Peptit bağları ayırmak için bitkisel proteinlerin hidroklorik asitle hidrolizi (1909 -1962), akrilonitril kullanılarak doğrudan kimyasal sentez (1962 – 1973) ve (3) mevcut yöntem olan bakteriyel fermentasyon. Başlangıçta buğday gluteninin hidrolizde kullanılmasının sebebi; 100 gr proteinde 30 gr'dan fazla glutamat ve glutamin olmasıydı. Giderek artan MSG üretim talebini karşılamak için yeni üretim süreçleri üzerinde çalışılmıştır: kimyasal sentez ve fermantasyon. Poliakrilik elyaf sanayi Japonya'da 1950'li yılların ortalarında başlamıştır ve akrilonitril MSG'yi sentetik hale getirmeyi hedefleyen bir başlangıç materyali anlamıyla kullanılmıştır.
Uyumlu ve güzel bir kokuyla kullanılmadığı sürece, saf MSGçok da iyi bir tada sahip değildir. Bir aroma olarak ve doğru miktarda kullanıldığında MSG, tatla etkinleşen diğer bileşenleri iyileştirerek belirli yemeklerin genel tadını dengeleyip birleştirme özelliğindedir. MSG; kırmızı et, balık, tavuk eti, çok sayıda sebze, sos, çorba ve terbiye karışımlarıyla iyi uyumludur ve sığır eti konsome gibi belirli gıdaların genel olarak daha çok tercih edilmesini sağlar. Ancak, sakaroz dışındaki diğer temel tatlar gibi MSG de tadın güzelliğini yalnızca doğru konsantrasyon kullanıldığında artırır. MSG'nin fazla olması yemeklerin tadını hemen bozar.
Bu konsantrasyon yiyecek türüne göre farklılık gösterse de, et suyunda güzellik puanı her 100 ml için 1 gr'dan daha fazla MSG ile hızla düşer.
MSG, 100 yıldan
daha uzun bir süredir yiyeceklere lezzet vermek için kullanılmaktadır. Bu
süreçte MSG'nin önemi, sağladığı avantajlar ve güvenliğini açığa kavuşturmak
için kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Bununla bağlantılı olarak yiyecek katkı
maddelerinin güvenliğiyle ilgili olaral ulusal ve uluslararası kuruluşlar MSG'nin
bir aroma artırıcı olarak insanlar tarafından tüketilmesinin güvenli kabul
etmektedir. "MSG belirtisi kompleksi"; adını bir Amerikan-Çin yemeği
yedikten sonra belirtiler hissettiğini öne süren Robert Ho Man Kwok'tan alan
"Çin Restoranı Sendromu" şeklinde adlandırılmıştır. Kwok, bu
belirtilerin arkasında, pişirme sürecinde kullanılan şarap, sodyum içeriği ya da MSG çeşnisinin de içinde bulunduğu bazı sebepler sunmuştur. Ancak MSG'nin asıl
neden olduğu üzerinde durulmuş ve o zamandan başlayarak bu belirtiler MSG ile
ilişkilendirilmiştir. Şarap veya tuz içeriğinin etkisi üzerinde hiçbir zaman
çalışma yapılmamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder